Antalya’daki elektrik krizi derinleşerek büyüyor.
İki aydır okunmayan elektrik faturaları nihayet okunmaya başlandı. Gelen
kabarık faturalar halkı çileden çıkarmış durumda. Halk kabarık elektrik
faturalarını ödeyebilmek için kredi çeker duruma gelmiştir. Geciken faturaların
bedeli sanki suçlu halkmış gibi yine halka ödettiriliyor. CLK halktan gecikme
bedeli adı altında tahsilat yapıyor. CLK’ya öfke giderek büyüyor; İmza
kampanyaları, sokak eylemleri ardı ardına geliyor. Halk bu kabarık
faturalardan nasıl kurtulacağının çarelerini arıyor. Çünkü CLK ödeme kolaylığı
da göstermiyor.
CLK; Cengiz Limak Kolin ortaklığının kısaltması
yani AKP iktidarı ile birlikte semirdikçe semiren üç şirket. 17-25 Aralık
yolsuzluk olaylarında, telefon dinlemesine takılan Cengiz İnşaatın sahibi
Mehmet Cengiz, tüm halkın anasına bir güzel sövmüştü, kendisine de hiçbir şey
olmamıştı. Maaşallah ortağı olduğu şirkete de bir şey olmuyor. Çünkü sırtını
Cumhurbaşkanına ve onun iktidarına dayamış durumda. Elektrik dağıtım
işlerinden, İstanbul’daki üçüncü köprüye ve üçüncü havalimanı inşaatına
kadar her ihalede ve işte bu üçlüyü görebilirsiniz.
CLK’ya dönecek olursak, işte CLK’nın bu
aymazlığının sebebi iktidar partisi AKP ile arasındaki
işbirliğidir. Geçen yazımda da belirtmiştim elektrik krizinin asıl sorumlusu
AKP ve onun uyguladığı özelleştirme politikasıdır.
Şimdi Antalyalılar Ocak ayında gelen kabarık
faturaları ödememek için çeşitli eylem ve etkinlikler başlatmış durumda;
Bunlardan biri Ocak ayı faturalarının iptali,kayıp kaçak bedeli ve gecikme
zamlarının iadesidir. Bunlar bir ara çözüm olarak düşünülebilir. Ama sıkıntıyı
çözmez. Sadece bu ayı kurtarmış oluruz. Sonrasında CLK bir şekilde bunu yine
halka ödettirecektir. Şunu da belirtmeliyim; CLK kendine hiçbir yaptırım
uygulanmayacağını bildiği için geri adım atmayacak ya da en azından atmamak
için sonuna kadar direnecektir.
Ocak ayı faturalarının iptali bir ara çözüm
olarak talep edilmelidir ama Antalyalılar olarak asıl yapmamız gereken Akdeniz
Bölgesindeki elektrik dağıtımının yeniden kamulaştırılmasını talep etmek ve
bunun için mücadele etmek olmalıdır.
Antalyalılar olarak benzer bir süreci yıllar önce
su faturalarında yaşamıştık. Muhakkak ANTSU’yu hatırlayanlarınız olacaktır.
Hani şu Fransız firması. Suyun ticarileştirilmesi girişimleri yine ilk olarak
Antalya’da denenmişti.
Antalya Su ve Atıksu Genel Müdürlüğü (ASAT) 1994
yılında kurulmuş, Fransız Şirketi ANTSU A.Ş.’ye devretmişti ve böylece su
fiyatları üzerinde baskılar yaşanmaya başlamıştır. ASAT, Dünya Bankası ile
yapılan İkraz Anlaşması (5 Temmuz 1995) gereği dayatılan ve özel sektörü de
içeren üçlü bir yapıya dönüştürülmüş ve ASAT, Antalya Altyapı Yönetim ve
Danışmanlık Hizmetleri San. Ve Tic. A.Ş. (ALDAŞ) ve ANTSU olarak
yapılandırılmıştır.
ASAT’ın 5 trilyonluk maliyetlerinin ANTSU (SUEZ)
tarafından 12 trilyon gibi bir taleple gündeme getirmesi, ANTSU’nun bu tür
yaklaşımları su fiyatlarının artışına sebep olmuştur. 2001-2002 yıllarında su
fiyatları artış oranı %113′lere varmış, 2000-2004 yılları arasında su fiyatları
artış oranı %357′lere ulaşmıştır. Şirketin su fiyatlarını artırma talebi hiç
bitmemiş; Şirket fiyat artış talebinin gerekçesini , alt yapı yatırımları ve
işletme maliyetlerinin yükselmesi olarak göstermişti. Daha sonra Antalya
Büyükşehir Belediyesi 10 yıllık süre dolmadan Şirket ile yapılan sözleşmeyi
feshetmek zorunda kalmıştı*.
O günleri hatırlayanlar bilir, neredeyse bir ev
bir hamamla aynı su faturasını ödüyordu. Halk canından bezmişti. Sonuçta
hem şirketin bitmeyen talepleri hem de halkın tepkisi sonucu belediye
inadından vazgeçmek zorunda kalmış ve sözleşmeyi feshetmişti.
Şimdi benzer bir tepki CLK üzerinde
geliştirilmeli ve elektrik dağıtım işi yeniden kamulaştırılmalıdır. Tek çözüm elektrik
dağıtım işinin kamulaştırılmasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder