Son günlerde Antalya’da ardı ardına
önemli olaylar yaşanıyor. Antalya Valisi’nin
Suriyeli göçmenleri hedef alan açıklaması, Akdeniz Üniversitesi öğrencilerine
açılan yüzlerce soruşturma ve ardından ilerici, solcu öğrencilere dönük faşist
saldırılar, yılbaşı öncesi İncil dağıtmak isteyen Hıristiyan yurttaşların engellenmesi…
Suriyeliler yine Hedefte
Antalya Valisi Muammer TÜRKER Uygulama
Oteli’nde basın mensuplarıyla yaptığı toplantıda, kentte yaşayan Suriyelilere
Antalya’yı terk etmeleri için tebligat yaptıklarını ifade etmiş. Antalya’nın
öznel durumundan dolayı, kentin Suriyeliler için cazibe merkezi olmasını istemiyorlarmış. İnsanın aklına gelmiyor değil, “Nedir bu
Antalya’nın öznel durumu”. Herhalde turizm. Malum 2000’li yıllarla birlikte,
Antalya Türkiye’nin turizm başkenti oldu. Her yıl kentimize milyonlarca turist
geliyor ve bundan turizm geliri elde ediliyor. Haliyle Antalya “marka” bir
şehir konumunda. Oysa bu makyajı kazıdığınızda, bambaşka şeylerle
karşılaşıyorsunuz. Milyonlarca turist, binlerce otelde konaklayıp, turizme
gelir katıyor ama bu otellerin çoğunun geliri İstanbul’a gidiyor, çünkü
şirketlerin çoğunun merkezi İstanbul. Ayrıca her şey dâhil sisteminden dolayı,
otelden çıkmayan turistlerin çoğu, Antalya’yı görmüyor bile. Yine turizmde
çalışan yüz binlerce emekçi, mevsimlik işçi konumunda. Çalışma koşulları
kölelik düzenini aratmıyor, yine çoğu güvencesiz ve sendikası yok. Herhalde
valinin bahsettiği, Antalya’nın özel durumu bu.
Başka bir özel durumu varsa, sayın vali daha net anlatsın, biz de
bilelim.
Suriyeliler Ucuz İş Gücü
Suriyelilere kenti terk etmeleri için
tebligat gönderdiklerini ifade eden Vali Muammer TÜRKER, aynı Suriyelilerin
ucuz iş gücü potansiyeli barındırdığı için üreticilerden istek geldiğini ifade
ediyor. Yukarda turizm emekçileri için bahsettiğim çalışma koşulları, Suriyeli
göçmenler içinde geçerli. Başta İstanbul ve Mersin gibi büyük iller olmak üzere,
birçok yerde yaşayan Suriyeliler, ucuz iş gücü olarak kullanılıyor. Neredeyse
hiç birinin sosyal güvencesi yok ve çok düşük ücretlerle çalıştırılıyor,
güvenli beslenme ve barınma koşullarından yoksunlar. Üretici bundan memnun
olurken, Suriyeliler yüzünden işini kaybettiğini düşünenler ise, hedeflerine
Suriyelileri alıyor. Irkçı hezeyanlarla
Suriyelilere saldırılıyor. Antalya Valisi’nin açıklamasının mürekkebi kurumadan,
Manavgat’ta tarımda çalışan ve işten dönen Suriyelilere saldırı gerçekleşti.
Yol verme tartışmasıyla başlayan olay, ırkçı bir linçe dönüştü.
Artık hangi kent olursa olsun fark
etmiyor, her olumsuzluk Suriyelilerden biliniyor. Oysa o insanlar, bir savaştan kaçıp ülkemize
sığındılar. Suriye’de yaşanan iç çatışmayı kimin körüklediğini, “Esad gitsin de
ne olursa olsun” hezeyanı içinde olanların kimler olduğunu, hepimiz biliyoruz.
Birleşmiş Milletlerin müdahalesine zemin hazırlamak için, kontrolsüz bir
şekilde mülteci akınına kapılarını açan, “şu kadar sığınmacı gelirse, BM
müdahale etmek zorundadır” deyip savaş çığırtkanlığı yapan, bizatihi AKP ve
onun değişmez başkanı olma yolunda hızla ilerleyen, Recep Tayyip ERDOĞAN’dır.
Türkiye halkı için asıl tehlike olan,
iç savaştan kaçıp gelen Suriye halkı değil, ülkemizde özellikle sınır illere
yerleştirilen, dünyanın birçok yerinden getirilen, cihatçı teröristlerdir.
Bunların çoğu bugün IŞİD ve El Nusra gibi cihatçı terörist örgütlerin safında savaşmakta,
sınırlarımızdan kolayca ellerini kollarını sallayıp geçmektedirler. İlerde
kontrolden çıkma potansiyelleri yüksek olan bu teröristlerin, Suriye’den sonra
hedeflerine Türkiye’yi almaları uzak bir ihtimal değil. Bu teröristlerin
Türkiye’nin herhangi bir ilinde ya da kentimizde gerçekleştireceği bir saldırıda,
ne özel durumunuz kalır, ne de hassas durumunuz.
Akdeniz Üniversitesi’nde Soruşturma ve
Faşist Terör
Akdeniz Üniversitesi son günlerde
gündemden düşmüyor. Yüzlerce öğrenci
hakkında açılan soruşturmalarla birçok öğrenci okuldan atılma tehlikesiyle
karşı karşıya. Yolsuzlukları ayyuka çıkan rektör, özel güvenlik ve polis
işbirliğiyle öğrencileri soruşturmalarla yıldırmaya çalışıyor. Bu soruşturma
terörünün yanında, son iki gündür Türkiye’deki birçok üniversiteyle eş zamanlı
ilerici ve solcu öğrencilere dönük, faşist saldırılardan Akdeniz Üniversitesi de
nasibini aldı. Yolsuzlukları ve
soruşturmaları protesto eden ilerici ve solcu öğrencilere faşistler, taş, sopa
ve bıçaklarla saldırıyor. Tüm Türkiye’de ve Akdeniz Üniversitesi’ndeki bu
saldırılar, sıradan değil. Ak Gençliği aktif duruma geçmeye çağıran Başbakan’ın
bu çağrısına, Ak gençlikten önce, ülkücüler atılmış durumda. Mecliste, MHP’li
vekillerin AKP her sıkıştığında, onun koltuk değneği olma görevini, sokakta da
ülkücü faşistler üstleniyor. Dışarıdan getirdikleri saldırganlarla beraber,
öğrencilere saldırıyorlar. Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü de bu saldırılara
seyirci kalıyor. Yolsuzlukları protesto eden öğrencilere soruşturma üstüne
soruşturma açarken, üniversite içinde bıçakla, satırla, sopayla gezenleri
seyretmekle yetiniyor. Rektör bu saldırılar sayesinde, yolsuzluklarının
gündemden düşeceğini düşünüyorsa yanılıyor.
İncil Dağıtımına Engelleme
Antalya İncil Kilisesi ve Antalya İncil
Kiliseleri Derneği, her yıl olduğu gibi bu yılda Noel etkinlikleri kapsamında,
Kaleiçi Üçkapılar bölgesinde bir dizi etkinlik düzenleyip, Türkçe İncil
dağıtımı yapmışlar. İncil dağıtımı izin alınmadığı gerekçesiyle valilik
kararıyla polis tarafından engellenmiş. Dernek yöneticileri her yıl yaptıkları
etkinliğin izinli olduğunu belirtirken, Valilik çok sayıda şikâyet aldıklarını
açıklamış. Hıristiyanların Noel kutlamalarına dönük saldırılar ve karalamalar
da Antalya, tekil bir örnek değil. Türkiye’nin birçok yerinde yılbaşı
kutlamaları üzerinden, Noel ve Hıristiyanlar hedef gösteriliyor.
Son günlerde Avrupa’da artan İslam
karşıtı gösteriler, eleştiri konusu oluyor. Bu gösteriler Türkiye tarafından da
tepkiyle karşılanırken, benzer uygulamalar ülkemizde de misliyle yaşanıyor.
Suriyelilere karşı ırkçı saldırılar, Hıristiyan yurttaşlara tahammülsüzlük, ne
ararsanız var. Faşizm öyle illetli bir hastalıktır, tüm bünyeyi sarar.
Almanya’da Türk’e, Müslüman’a; Türkiye’de Kürt’e, Suriyeliye, Hıristiyan’a
düşman olur.
İşte, asıl Antalya’ya zarar veren
yukarda saydığımız olaylar. Antalya’yı tüm güzellikleriyle bir arada
yaşanabilen bir şehir olmasını sağlamak, bizim elimizde. Ülkemizin ve
kentimizin gerici ve ırkçı bir karanlığa gömülmesine müsaade etmeyeceğiz.