16 Nisan 2015 Perşembe

“AHMET DURSUN, SEBA GİTSİN” DENİLİNCE DEĞİŞTİ HER ŞEY


Beşiktaş son iki gündür büyük çalkantılar yaşıyor. Önce, Reza ZARRAP’ın Beşiktaş’a kongre üyesi olacağı haberleri düştü. Ayrıca Zarrap’ın Beşiktaş’ın yapımı devam eden Vodafone Arena’dan loca aldığı da iddia edildi. Bu iddialar taraftarı ayağa kaldırdı. Nasıl kaldırmasın, her türlü kirli işe bulaşmış bir isim, Beşiktaş’a kongre üyesi oluyordu.   Beşiktaşlılar olarak daha bunun şokunu atlatamadan, ikinci büyük şoku yaşadık. İcra memurları kulübün kapısına dayanmış, hacze gelmişlerdi. Asırlık kulüp haczediliyordu.  Beşiktaş’ın başına musallat olmuş en büyük belalardan biri olan Yıldırım DEMİRÖREN’in marifetlerinden biriyle daha karşı karşıyaydı kulüp. Saha içi reklam panolarını Aktif Reklam’a kiralayan Demirören yönetimi, daha sonra anlaşmayı tek taraflı feshetmiş.  Yapılan anlaşma gereği tek taraflı fesihten doğan tazminat yükü, Fikret ORMAN yönetimine kalmış. Daha önceki alacaklar gibi. Aktif Reklamla yapılan görüşmeler sonucu borç ödenmiş. Ancak gecikmeli ödenen borçtan dolayı, ne hikmetse, Aktif Reklam şov yapar gibi kulübün kapısına kameralar eşliğinde dayandı.

Bir gün önce Reza ZARRAP’ın Beşiktaş’a kongre üyesi olduğu ve loca aldığı haberi servis ediliyor, ertesi gün kulübün kapısına icra memurları dayanıyor. Bunlar hep tesadüf tabii. Yoksa birileri Beşiktaş kulübünü borç batağında gösterip, Reza ZARRAP’a razı etmeye mi çalışıyor?

Tüm bu olaylar yaşanırken, kulüp başkanı resmi açıklamayı daha bugün yapıyor ve “Reza ZARRAP’ın Beşiktaş’a kongre üyesi olmasında bir sakınca görmediğini, bu değirmenin suyu nerden geliyor?” diyerek “para lazım o da loca almış, ne var bunda?” demeye getiriyor.

Fikret ORMAN, Reza ZARRAP’ı tanımıyorsa, biz anlatalım kendisine. Reza ZARRAP, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonunda gözaltına alındı. Hakkındaki iddialar şunlar: Yolsuzluk olayında adı geçen AKP’li eski bakanlara ve oğullarına rüşvet vermek.  Bu rüşvetler sayesinde, Türk vatandaşı olması, trafik uygulamalarının durdurulması, Reza ZARRAP hakkında basında çıkan olumsuz haberlerin durdurulması, rüşvet karşılığı emniyet müdürünü sürdürtmek vb. Rüşvet vermenin dışında kurduğu paravan şirketlerle kara para aklamak, hayali ihracat, yasadışı altın ticareti ve saymakla bitmeyecek bir sürü rezalet. Fikret ORMAN bunların hiçbirinden haberdar değilmiş gibi, bir de bugün yaptığı basın toplantısında alay edercesine soruyor; “Bu Reza ZARRAB suçlu mudur? Bu arkadaş aranıyor mu? Bu arkadaş eroin kaçakçısı mı? Polisler peşinde mi?” Reza ZARRAP’ın nasıl soruşturmadan kurtulduğunu, peşinde olan polislere de ne olduğunu sağır sultan biliyor ama bizim başkan nedense hiçbir şeyden haberdar değil. Herhalde kendisi başka bir ülkede yaşıyor ve Beşiktaş’ı oradan yönetiyor.

Beşiktaş maddi açıdan ilk defa zor günler geçirmiyor. Daha öncede zorluklar yaşamış ama bu zorlukları taraftarının, yöneticisinin, Beşiktaş’ı sevenlerin desteğiyle aşmasını bilmişti. Adı yolsuzlukla, rüşvetle ihaleye fesat karıştırmış birinin parasına muhtaç olacak bir kulüp asla değildir, Beşiktaş. Haksız yere şampiyon olmaktansa şerefli ikinciliğe razı olmuş bir kulüple böyle bir kişinin isminin yan yana anılması bir züldür. Reza ZARRAP Beşiktaş’a kongre üyesi yapılarak, Beşiktaş üzerinden ne dolaplar döndüğünün kokusu er geç ortaya çıkacaktır. Böyle kirli adamların Beşiktaş üzerinden prim yapmaya çalışmalarına, müsaade edilmemeli. Müsaade etmek isteyenlere efsane başkan Süleyman SEBA’nın şu tavrını hatırlatırım;  “Beşiktaş 3. kez üst üste şampiyon olduğunda, o zamanlar futbol üstünden prim yapmaya çalışan Başbakan Özal’ın eşi Semra ÖZAL, şampiyonluk kutlamasını sırça köşklerinden, fildişi kulelerinden birinde düzenlemek istediğini söylediğinde, Süleyman SEBA’nın verdiği cevap bugüne kadar sporun iktidarlara attığı en güzel tokattı: ‘Hanımefendi, Beşiktaş tarihi olarak halkın takımıdır ve her zaman halkın takımı olarak kalacaktır*’”

Evet, Beşiktaş halkın takımıdır ve hep öyle kalacaktır. Ama maalesef artık bunu söyleyecek, yürekli bir başka Süleyman SEBA yok. Her şey zaten “Ahmet DURSUN, Seba gitsin ”tezahüratıyla değişti. Seba gitti, ama onunla birlikte Beşiktaşlılıkla ilgili tüm değerlerde gitti. İş bitirici, ihale kovalayıcı, iktidar sevici yöneticiler türedi. Beşiktaş’ı değil, kendi menfaatlerini sevdiler. Ve 112 yıllık koca kulüp, bugün Reza ZARRAP gibi biriyle anılır oldu.

O eski yöneticiler artık kalmamış olabilir ama Beşiktaş taraftarı tüm değerlerinin arkasındadır. Reza ZARRAP o locada olacaksa, karşısında da Beşiktaş taraftarı olacak. O locada oturamayacak, Beşiktaş’ın şanlı adını kirletemeyecek.

Bugün Beşiktaş’ın efsane futbolcusu, kaptanı Hakkı YETEN’in ölüm yıldönümü, bir kere daha saygıyla anıyor ve tekrar herkese hatırlatıyoruz: Beşiktaş “parası yetenlerin değil, Hakkı Yetenlerin takımıdır.”

*http://www.aliece.com/2013/04/sadece-suleyman-seba/

1 Nisan 2015 Çarşamba

Zulüm Çoksa Adalet Yoksa Direniş Meşrudur ‪#‎bizdesiziseviyoruz


Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert,Mehmet Ayvalıtaş,Medeni Yıldırım,Ali İsmail Korkmaz,Ahmet Atakan,Hasan Ferit Gedik ve Berkin Elvan: Gezi direnişi sırasında devlet terörüyle hayattan koparıldılar. Kimisinin katili bir türlü bulunamadı, ortada olan katillere  ise  ödül gibi cezalar verildi ve katillerin  sırtları sıvazlandı. Her daim olduğu gibi devlet katillerine sahip çıktı. Adaletin sağlanması için hiçbir şey yapmadı. Davalar uzak şehirlere taşındı duruşmalarda aileler tehdit edildi. Ethem Sarısülük’ün katili  yedi yıl gibi komik bir ceza alırken, katili  darp ettikleri gerekçesiyle ailesi on yılla yargılanıyor. Devlet adeta ailelerle alay ediyor. Devlet katilleri koruyor ortaya çıkarmıyor bir şekilde deşifre olanlar da mahkemeler eliyle korunuyor.

Berkin Elvan’ın öldürülmesinin üzerinden 653 gün geçmesine karşın  onu öldüren polisler bir türlü bulunup yargı önüne çıkarılmadı ısrarla katilleri korundu. Berkin’in katillerinin açığa çıkarılması için 31 Mart günü DHKPC militanları Berkin Elvan soruşturmasına bakan savcıyı rehin aldılar. Tek talepleri vardı ;Berkin’i vuran polislerin  ismi açıklansın ve polisler halk mahkemesinde yargılansın. Çünkü adında saray geçen adalet saraylarının hiçbirinde adalet yoktur. Zaten adında saray olan bir yerde adalet olması mümkün değildir. Saraylar sömürünün adaletsizliğin zorbalığın olduğu yerlerdir,  o yüzden oralardan adalet çıkmaz, tıpkı ülkemizin koca koca adalet saraylarından çıkmadığı gibi.

Savcıyı rehin alanlar taleplerinin gerçekleşmesi halinde savcıyı serbest bırakacaklarını da belirtiler.  Ben de dahil hiçkimse devletin bunu kabul etmeyeceğinden adımız gibi emindik. Çünkü eylemi gerçekleştiren devrimcilerdi. Tarihimizden biliyoruz ki devlet böyle bir imkanı bulmuşken asla devrimcilerin taleplerini kabul etmeyecek onları yok etmeyi deneyecekti. Hatta kendi savcısına bile acımayacaktı.

Bakmayın şimdi savcı için gözyaşı döktüklerine… Madem devlet savcısına bu kadar düşkündür… Neden Savcı Doğan Öz’ün, katilleri yıllardır bulunup yargılanmamış ve hesabı sorulmamıştır ? Hadi o kadar uzağa gitmeyelim ;17/25 Aralık yolsuzluk operasyonu yapan savcıları nasıl bertaraf ettiklerini nasıl tehdit ettiklerini unuttunuz mu… ya da yolsuzlukları ortaya çıkaran savcıları ,nasıl mesleklerini yapamaz hale getirdiklerini? Şimdi savcı için timsah gözyaşı döküyorlar. İsteseler tek bir damla kan dökülmeden eylem sonlanabilirdi. Ama devlet bunu istemedi. Önce talepleri kabul ediyormuş gibi yapıp, savcı serbest bırakılacakken saldırıp herkesi infaz ettiler. Üç polisi yargıya teslim etmemek için üç insanı katlettiler.  Musul Konsolosluğu baskınında IŞİDcilere gösterilen tahammülün zerresi bu eylemde gösterilmedi. Konsolosluk çalışanlarına karşı bir sürü IŞİDli cani serbest bırakıldı. Oysa dün sadece Berkin’i vuran polisleri açıklasalar şimdi herkes hayatta olacaktı. Baba Sami Elvan’ın sağduyusunun zerresi devlette yoktu. Baba Sami Elvan savcı için canını dişine takarken devlet kendi savcısını bile anında gözden çıkardı.

Şimdi Cephenin örgütsel yapısını, eylem tarzını ya da eylemin zamanlamasını beğenmeyebilirsiniz hatta eylem içeriğini de eleştirebilirsiniz… O size kalmış. Ama ortada bir gerçek var; İnsanlar sadece katillerin açıklanmasını istiyordu ve ölenler de devrimciydi. Unutmayın ki ; Haziran isyanında kaybettiklerimizin ve  isyanda yaralananların hakkının  hukukunun aramasına kesinlikle müsaade edilmiyor.  Devlet, Gezi’nin intikamını almak için elinden geleni yapıyor… İç güvenlik yasasıyla sokağı teslim almak istiyor... Polise verdiği yetkiyle sorgusuz sualsiz infaz yapmasını kolaylaştırıyor…Tıpkı dün olduğu gibi. AKP kendisi ve sarayın ikbali için ülkeyi yangın yerine çevirmekten çekinmeyecek bir fıtrata sahip. Saray merkezli   tek adam rejimi için her yol deneniyor.

 AKP iktidarı her yanıyla dökülmektedir… Bir yönetememe  kriziyle karşı karşıyadır … Her alanda zayıflamakta  ve gerilemektedir… Geriledikçe şiddetin ve baskınının dozunu arttırmakta… Zulüm ve adaletsizlik kol gezmektedir. Zulüm   çoksa,  adalet  de  yoksa…. O  zaman direniş meşrudur.