30
Mart yerel seçimleri sona erdi ama sonuçları ve etkileri halen tartışılmaya
devam ediyor. 30 Mart’ın oy kaybetse de
kazananı AKP, kaybedeni de biraz oy arttırmış olsa da ana muhalefet partisi CHP’dir. Haliyle CHP’de iç hesaplaşmanın başlaması da
kaçınılmaz. Şimdiden zaten bunun
sinyalleri görülüyor. Hemen her yerde bu
tartışmalar sürüyor. Bu tartışmalara CHP Eski Genel Başkanı Deniz BAYKAL’da
Antalya’dan verdiği demeçlerle katılıyor.
Baykal
her ne kadar bir komployla parti genel başkanlığını bıraksa da parti üzerindeki
etkisini bırakmaya hiç niyeti yok. Gölge bir genel başkan gibi açıklamalar
yapmaya, Demokles’in kılıcı gibi CHP üzerinde sallanmaya devam ediyor. Baykal Antalya’da bir dizi ziyaret esnasında
gazetecilere de demeç vermiş ve CHP’de tazelenmeye ihtiyaç olduğunu söylemiş.
Bir an “siyaseti mi bırakıyor?” diye düşündürüyor ama demecin devamını okuyunca
hiçte öyle gözükmüyor. Baykal, partinin
Antalya yerelinde ve ülke genelindeki seçim politikasında ve adayların
seçiminde ciddi sıkıntılar olduğunu söylüyor. “Ne var bunda, eski bir genel
başkan böyle değerlendirmeler yapamaz mı?” denebilir ama mesele Baykal olunca
değerlendirmeden ziyade, bir iç hesaplaşmanın sinyallerini görebilirsiniz.
Kendisi
unutmuş olabilir belki ama CHP’nin bugün iyice sağa açılma hamlesinde,
Baykal’ın katkısı yadsınamaz. Partisinin Kürtlerle, solcularla, emekçi
kesimlerle bağının kopmasında, CHP’nin ulusalcılığa teslim olmasındaki en büyük
etken, Baykal’ın genel başkanlığı boyunca yürüttüğü politikalardır. Bugün CHP
Kürt illerinde oy alamıyorsa, emekçi kesimlerin yoğun olduğu illerde de
ilçelerde de varlık gösteremiyorsa, bunun başlıca sebebi bu kesimlere partiyi
kapatanlardır. Seçim sürecinde birçok yerde yaşanan faşist saldırılarda, faşistlere
karşı durması gereken CHP’liler, faşistlerle yan yana duruyorsa, bunun nedeni CHP’nin
sağcılaştırılması ve ulusalcığa teslim olmuş olmasıdır.
Baykal
her seçim kaybedişinde “yenilenme ve tazelenme” diyerek, daha çok sağa yanaşmış, Avrupa Sosyal Demokratlarının 3. Yolculuğunu
benimseyerek de daha çok liberal politikalara sarılmıştır. Kendi genel
başkanlığını her daim garantide tutmak için de parti içi demokrasi kanallarını
tıkayan da yine Baykal’ın kendisi olmuştur. Uyguladığı politikalarla partinin
sosyal demokrat kimliğini budamıştır. Şimdi önerdiği yenilenme ve tazelenme de
bunların dışında, farklı bir şey içermemektedir.
Antalya
meselesine gelecek olursak, CHP’nin seçimi kaybetmesinde birçok etken
sayılabilir, bu etkenleri CHP’liler oturup “nerde hata yaptık?” diye düşünsün.
Ama artık sağır sultanın bile duyduğu bir gerçekte var ki, o da Baykal’a yakın
isimlerin Antalya’da, seçim sürecinde, seçimi kazanmak için çalışmadıklarıdır.
Unutulmasın ki, Menderes TÜREL’e 2004’te Antalya’yı ilk teslim eden de,
Baykal’ın yanlış aday seçimi olmuştur. Mevcut Başkan Bekir KUMBUL dururken, hem
de seçimi kazanma şansı olmasına rağmen, o dönem Antalya Valisi olan ve
Süleyman DEMİREL’e yakınlığıyla bilinen Ertuğrul DOKUZOĞLU’nu aday göstererek,
kendi memleketini AKP’ye adeta hediye etmiştir.
Deniz
BAYKAL gerçekten bir tazelenme ve yenilenme istiyorsa, şöyle bir düşünsün; “partiye
onca yıl genel başkanlık yaptım, hep seçim kaybettim, gün geldi partiyi seçim
barajının altına düşürmeyi başardım, parti içi tartışma ve hizip denince neden
hep ben akla geliyorum, ben nerde hata yaptım”. Acaba hep bu CHP’nin mi
tazelenmeye, yenilenmeye ihtiyacı var? Bir kere de “ben de bir siyasetçi olarak,
fikri anlamda tazeleneyim, yenileneyim, öz eleştiri yapayım” desin.
Baykal’a
siyaset yapma demiyoruz, yapsın ama hobi olarak. Böylesi hem CHP, hem de ülke
için daha hayırlı olacak sanırım.