Soma’da, ülke
tarihinin en büyük maden faciası yaşandı. Son açıklanan resmi rakamlara göre, can
kayıpları 284 diye verilse de can kayıplarının çok yüksek olduğu iddia
ediliyor. Vardiya değişimi esnasında, içeride 700 işçi olduğu iddia ediliyordu.
İddia ediliyor diyorum; çünkü yazıyı yazmaya başladığım ana kadar madenin
sorumluları içeride ne kadar işçi olduğu hakkında, net bir açıklama yapmış
değiller. Bugün düzenledikleri basın toplantısında, 787 işçinin olduğunu açıkladılar,18
işçi ise faciadan sağ kurtulmuş. İçeride mahsur kalanlar için, gün geçtikçe,
umut giderek azalacak. Madende yaşanan facianın teknik sebeplerine değinecek
değilim. Bu konuyu işin uzmanları, facia yaşandığı günden beri detaylarıyla
anlatıyor.
Facia kadar
üzücü olan, iktidarın tutumudur. Anlaşılıyor ki maden sahibi şirket ve iktidar
arasında organik bir bağ var. Olay olduğu andan itibaren, iktidar mensupları
madenin ne kadar güvenilir olduğu ve kaç kez denetlendiğini tekrarlayıp
duruyorlar. Normalde şu an yargı karşısında olması gereken şirket yetkilileri,
basın toplantısı düzenleyip, yüzsüzce hiçbir ihmalleri olmadığını söylüyor.
Birde ihmalleri olsa yaşanacak facianın boyutunu siz düşünün. Herhalde bütün
Soma’yı havaya uçururlardı.
AKP iktidarı
facia yaşandığı andan itibaren, kamuoyuna sağlıklı bilgi vermiyor. Kamuoyunu
doğru bilgilendirmedikleri gibi, yakınlarından haber bekleyen ve yakınlarını
kaybeden ailelerin acılarına bile saygı duymuyorlar.
Başbakan Recep
Tayyip ERDOĞAN, binlerce korumayla Soma’ya gitti. Zonguldak Kozlu’da yaşanan
maden faciasının ardından yaptığı konuşmanın bir benzerini, Soma’da da yaptı.
Yine “ bu tür olaylar bu işin fıtratında vardır” dedi. Yüzyıl önce yaşanmış
maden kazalarından bahsetti. Ama ne sorumluların açığa çıkarılacağından, ne de
en baş sorumlu kendileri olduğu için istifa edeceklerinden, tek kelime bile
bahsetmedi.
Oysa gerçek bir
demokrasiye sahip ülkelerin fıtratında, istifa etmek gibi bir olay var. Bakın
Güney Kore Başbakanına, içinde öğrencilerin olduğu gemi batınca, “bu işin
fıtratında bu var, bu tür olaylar dünyanın her yerinde oluyor.” demedi,
sorumluluğunun gereğini yerine getirdi ve istifa etti.
Zaten Recep
Tayyip ERDOĞAN’dan böyle bir açıklama beklemiyorduk. Yine bizi yanıltmadı.
Üstüne bir de acıları henüz taze olan, Soma halkına nefret kustu. Kendine tepki
gösteren vatandaşa “İsrail dölü” deyip, tokat attı. Başbakan bunu yapar da
müşaviri durur mu? Başbakanlık Müşaviri Yusuf YELKEN de Başbakanı protesto
sırasında özel harekât polisleri tarafından gözaltına alınmak istenen, yakını madende
mahsur kalan bir vatandaşa hınçla tekme vuruyordu. Tüm bunlar yaşanırken
merkezi ve yandaşı tüm medya, yine üç maymunu oynadı.
Ülkenin en büyük
maden faciasından biri yaşanıyor ve o ülkenin Başbakanı halkının acısını
paylaşacağına, müşaviriyle birlikte halkına saldırıyor. O tokat, o tekme bütün
bir halka atılmıştır. Nasıl bir Türkiye istediklerinin kanıtıdır. Kendilerine
itaat etmeyen, boyun eğmeyen herkese, neyi reva gördüklerinin göstergesidir.
Nasıl bir korku içinde olduklarının ispatıdır.
Korkuyorlar, çünkü
biliyorlar ki bu facianın asıl sorumlusu kendileridir. Bu facia bir kaza değil,
hele hele kader hiç değil. Tamamen AKP’nin eseridir. Kendileri servetlerine
servet katarken, üç kuruşa çalışan işçinin sağlığını, can güvenliğini nasıl
hiçe saydıklarının göstergesidir. Özelleştirme adı altında maden yataklarını
yandaşlara devredip, alabildiğine güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırılmasının
sonucudur, bu facia. Yaygınlaştırdıkları sömürü düzenin eseridir.
Şimdi bu düzen
lime lime dökülmektedir. Emekçinin kanı ve canı üzerinden semirdikleri bu
düzenin, yine emekçilerin uyanışıyla yıkılacağını bildikleri için, korkuyorlar.
O yüzden daha acısı taptaze olan halka saldırıyorlar, tokat atıyor,
tekmeliyorlar. Ama unutmasınlar ki, o tokadın, o tekmenin hesabı er geç bir gün
sorulacaktır. Emekçilerin nasırlı yumruğu, bu yolsuzluğa batmış, çürümüş
iktidarın tepesinde, balyoz gibi patlayacaktır.