Son günlerde
Antalya’nın en önemli gündem maddelerinden biri Kaleiçi’nde yer alan Kesik
Minare’nin camiye çevrilerek ibadete açılmak istenmesi. Vakıflar Bölge
Müdürlüğü’nün Kesik Minare’nin içinde bulunduğu alanı daha önce arkeolojik park
ve açık hava müzesi olarak tasarladığı biliniyor,bu konuda koruma kurulunun da
kararları mevcut. Daha sonra vakıflar, nedense bu kararından vazgeçerek Kesik
Minare’nin cami olarak ibadete açılmasına karar veriyor.
Kaleiçi’ni
ve o bölgeye yakın mahalleri şöyle bir göz önüne getirdiğinizde ibadete açık
cami sayısı 10’nun üzerindedir. Hemen hepimiz Kaleiçi’nde dolaşırken muhakkak
bir vakit namazı esnasın da her hangi bir caminin önünden geçmişizdir. Büyük
oranda camilerin boş olduğu görülür. Yani Kaleiçi’nde ve çevresinde ki yerleşim
yerlerinde ihtiyacın üzerinde cami mevcuttur. Peki durum böyleyken Vakıflar,
hangi gerekçe ile Kesik Minare’nin koruma kurulu kararları olmasına rağmen
camiye çevirmek istemektedir. Bu karar ülkemizin içinde bulunduğu siyasi
atmosfer ve iktidarın tarih anlayışından bağımsız düşünülemez. Muratpaşa
Kaymakamı Fatih Kocabaş’ın “Kesik Minare’nin müze olmasını istemenin tarih ve
sosyal gerçeklerden uzak bir tartışma olduğunu ve müze fikrine karşı
olduğunu” belirtmesi kaymakamın yaşadığı
kentin tarihinden nasıl bi haber olduğunun kanıtıdır.
Kesik
Minare’nin tarihi MS II.YY’a uzanır.Roma döneminde tapınak olarak inşa edilmiştir.
Kesik Minare’nin bulunduğu alanda yer alan bir yazıtta "Attaleialıların kentine Serapion oğlu Al-
-'lı Aniketos armağan
etti" yazmaktadır. Bu yazıttan kaynaklı Tapınağın Tanrı Serapis’e ait olabileceği
düşünülmektedir. Tapınağın kalıntıları
üzerinde VI.YY’da bir Kilise inşa edilmiştir. Kilise VII. YY’da ki Arap
akınlarıyla tahribata uğramış daha sonra ise onarılmıştır. Yapı Kıbrıs
hakimiyeti sırasında tekrar elden geçirilmiştir. Yapı son olarak Osmanlı
döneminde I.Bayezid’ın oğlu Şehzade Korkut tarafından kenarına bir minare
eklenmek suretiyle kendi adıyla camiye dönüştürülmüştür. Uzun süre ibadete açık
olan cami daha sonra geçirdiği büyük bir yangınının ardından bir daha
kullanılmamıştır. 1974 yılın da da tekrar bir onarım geçirmiş ve etrafı demir
korkuluklarla çevrilmiştir.
Tarihçesiyle,
pagan bir dinin, Hıristiyan ve
Müslümanların ibadethanesi, bu coğrafyada yaşayan
herkesin ortak değeri olmuştur. Ancak siyasi iktidarın tarih anlayışı ecdat
edebiyatıyla sınırlı ve 1299’dan öncesini tarih olarak görmemektedir. Bu
anlayış iktidarın ılımlı İslam ve neo Osmanlıcı anlayışının da bir tezahürüdür.
AKP iktidarı kendi stratejisi doğrultusunda toplumu yönlendirmede Osmanlının
istilacı zaferleriyle toplumu avutmaktadır. Kesik Minare’nin yeniden camiye
çevrilecek olmasında işte bu zihniyet yatıyor. Kimse tartışmayı ; "bunlar
camiye karşı" meselesine sıkıştırmaya çalışmasın. Yukarıda da değindik
Kaleiçi’nde onca cami cemaatsizken yeni bir camiyi gerektirecek hiçbir şey yok.
O zaman geriye tek bir şey kalıyor o da AKP’nin toplumu dindarlaştırma ve
gericileştirme politikasının bir parçası olması. AKP kendi tarih anlayışının
dışında kalan tüm değerlere sırtını dönmekte yok olmasına göz yummaktadır. Bir
çok tarihi yapı son olarak Galatasaray
Üniversitesi yangınında olduğu gibi
şüpheli şekilde yanmakta ve ranta açılmaktadır. Yanmayanlarsa kaderine terk
edilmektedir.
Kesik Minare’nin
koruma kurulun ve Vakıfların daha önce aldığı karar doğrultusunda açık hava
müzesi ve arkeolojik park olarak düzenlenmesi gerekir. İnsanlığın ortak değeri
olan bu yapı camiye çevrilerek ve boş kalarak işlevsizleştirilmemelidir. Tarihi
eserler bizim mirasımız değil, Anadolu’da yaşamış onca medeniyetin bize
emanetidir. Bu emanet hepimizindir,ona sahip çıkmak insanlık vazifesidir. Son
olarak kentimiz de ki bilim insanlarına bir çağrım var.Özelliklede Arkeolog ve
Tarihçilere. Tarihi yapının camiye dönüştürülecek olmasına sizi hiç mi
ilgilendirmiyor? Bu suskunluğunuzun sebebi nedir?