Karadeniz’den
sonra en yoğun HES yapımı, Antalya ve çevresinde... Birçok HES inşaatı sürüyor,
kimisi bitti, kimisi yapım aşamasında, kimisi de halkın direnişi nedeniyle ya
yargı aşamasında ya da geçici süreyle durdurulmuş durumda. Bunlardan biri, belki
de HES’e karşı mücadelede simgeleşmiş olan Ahmetler Köyü. Köylülerin anlatımına
göre; “iki amcaoğlu Yörük Ahmet gelip yerleşmiş bu diyarlara, onun üzerine
buraya Ahmetlerin köyü”denilmiş.
Ahmetler
Köyü’ne yapılmak istenen HES, halkın yoğun tepkisiyle karşılaştı. HES yapılmak
istenen bölgeye halk tarafından günlerce kamp kuruldu. Canını dişine takan
köylüler, örnek olacak bir direniş sergilediler. Bu direniş karşısında ciddi
bir kamuoyu da oluştu. Her yerden Ahmetler Köyü’yle dayanışma sergilendi. Şuanda,
seçimin de etkisiyle HES yapımı durmuş durumda. Ama iktidar, Ahmetlere HES
yapma inadından vazgeçmiş değil. Biz de Ahmetler Köyü’ndeki son durumu yerinde
görmek için, Pazar günü köyü ve köylüleri ziyaret ettik. Köy yolunda köyün
sakinlerinden Fatma Teyze’yle karşılaştık, tarlasından dönüyordu. Arabamıza
davet ettik, o da bizi kırmadı. “Nereden ve niçin geldiğimizi” sordu. Biz de “HES’le
ilgili geldik” deyince, “yoksa HESçi misiniz?” dedi. “HESçi olmadığımızı,
onların mücadelesinin ne aşamada olduğunu öğrenmek için geldiğimizi” söyleyince,
yüzüne bir neşe geldi. Hemen bizi evine buyur etti. Anadolu insanının
misafirperverliğiyle hemen çayını demleyip, gerek yok ısrarımıza rağmen, bize
kahvaltı hazırlayıverdi. Biz Fatma Teyze’nin
evinde sohbet ederken, etrafta bir hareketlilik gözümüze çarptı. Ardı ardına,
Fatma Teyze’nin evine köylüler gelmeye başladı. Köylüler köylerine gelecek
HESçilere karşı tedbir geliştirmişler, anında birbirlerini haberdar ediyorlar.
Bizim aracın köyden birine ait olmadığını anlayınca, hemen birbirlerine haber
vermişler, “HES şirketinden birileri gelmiş olabilir” diye. O yüzden köyde ufak
çaplı bir heyecana yol açtık, ama durumu izah edince, iş tatlıya bağlandı. Biz de
çayın demlenmesinin ardından, Fatma Teyzemizle tatlı bir sohbete başladık.
HES
ve ona karşı yürüttükleri mücadeleyi sorunca, gözleri dolu dolu olarak anlattı.
HESçiler bir gün ansızın köye iş makineleriyle gelerek, işe başlıyorlar.
Köylülerde bunu duyar duymaz, harekete geçiyorlar. O günden itibaren
direnişteler. Önce “buraya baraj yapılacak” diye halkı kandırmaya çalışıyorlar.
“İşsizlere iş vereceklerini” söylüyorlar. Kimse buna zaten kanmıyor, kısa
zamanda da işin aslı ortaya çıkıyor, barajın yalan olduğu anlaşılıyor.
Köylülerin direnişi de şiddetleniyor. Köylüler HES yapılmaması için, nöbete
geçiyorlar. Köylülere karşı, HES şirketinin paralı elemanları saldırıyor, silah
kullanıyor. Saldırganlar jandarma tarafından korunuyor. Köylüler
saldırganlardan şikâyetçi olsa da şimdiye kadar herhangi bir yasal işlem
yapılmamış. Tüm bu saldırılar da köylüleri yıldıramamış. “Günlerce orada nöbet
tuttuk” diyor Fatma Teyze ve “Bu HES buradan gidene kadar da mücadele etmeye
devam edeceğiz” diyor.
Yetmiş
yaşına merdiven dayamış ama, gözlerinde mücadele etmenin ve direnmenin verdiği
gururu okuyabiliyorsunuz. “Mücadelede kadınları hep ön saflarda görüyoruz” diye
sorunca “kadınlar herkesten daha yürekli” diyerek gülümsüyor. “Su olmazsa
hayatın olmayacağının farkındayız” diyor, “Canımızı veririz bu suyu vermeyiz”
diyerek ekliyor.
Sohbetimizin
ardından Fatma Teyze bize rehberlik ederek, hem köyü gezdiriyor, hem de diğer
direnişçi köylülerle tanışmamıza vesile oluyor. Yolda muhtara rastlıyoruz.
Köyde kiminle konuşsak, muhtarın tutumundan memnun. Muhtara bunu soruyoruz,
kimi muhtarların HES yapımından yana tutum aldıklarını hatırlatınca “halkımın
istemediği bir şeye ben nasıl olur diyebilirim, onların karşısında olabilirim”
diyor. “Direnişlerinin asla siyasi malzeme olarak kullanılmasını istemediğini”
ısrarla vurguluyor.
Diğer
köylülerle konuşuyoruz, herkes Fatma Teyze’yle aynı düşüncede; “Asla bu sudan
vazgeçmeyeceklerini” ifade ediyorlar. Onlar için su, vazgeçilemez. “Sadece
kendileri için değil, doğadaki diğer canlılar için de bunu istediklerini” ifade
ediyorlar. HES yapımının şu anda durmuş
olduğunu hatırlatıyoruz; “seçimden sonra göreceğiz” diyorlar. Yeniden direnişe
hazırlar, direniş için kurdukları çadırlar yerli yerinde duruyor. “Köylerine gelen AKP’lilerin bile, buraya HES
yapılmasını savunamadıklarını” belirtiyorlar. Direniş güçlerinin farkındalar, “çoluk
çocuk her yaştan köylüler olarak direneceklerini” söylüyorlar. Gezi Direnişi’ni
de unutmuyorlar, oradaki direnişçilere dönük saldırının aynısını yaşadıklarını,
direnişçiler için üzüntülerini de ifade ediyorlar. En büyük kaygıları, benzer
can kayıplarının köyde yaşanması. “Öyle olursa hiçbir şey eskisi gibi olmaz”
diyorlar.
Bizden
en büyük istekleri; gittiğimiz her yerde haklı davalarını anlatmamız. “Nerede
olursa olsun bunu anlatın” diyorlar. Biz de her zaman yanlarında olacağımıza,
her yerde bu haklı mücadelelerini anlatacağımıza söz vererek, yanlarından
ayrılıyoruz. Ahmetler Köyü HES’e karşı mücadelenin nasıl olacağının, güzel bir
örneği. Bir köy hep birlikte mücadele ediyor. Gözünü budaktan sakınmıyor. Onlar “kişisel
istikballeri için değil, insanlığın geleceği için, bir istiklal mücadelesi
verdiklerini” ifade ediyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder