17 Aralık yolsuzluk operasyonunun
ardından, adeta ses kaydı sağanağına tutulmuş durumdayız. Her gün yeni bir rezillik ortaya çıkıyor. AKP
iktidarı da bu rezilliklerin üstünü örtmek için, seferberlik ilan etmiş
durumda. Öyle ki; twitter yasaklanıyor, yerel seçimler bir seferberlik haline
dönüştürülerek, istiklal savaşı başlatılıyor. En tehlikeli yöntemse, ülkenin
bir savaş bataklığına sokulması.
CHP lideri KILIÇDAROĞLU’nun “duyum
aldık” dediği bu ihtimalin, son yayınlanan ses kaydıyla ihtimalden öte bir durum
olduğu anlaşıldı. Son kayıt, moda deyimle, adeta “bomba” etkisi yarattı. MİT
Müsteşarı, Dışişleri Bakanı, bir Orgeneral ve Müsteşar arasında geçen
konuşmalarda, Türkiye’nin Suriye ile bir savaşa nasıl sokulabileceği
konuşuluyor. Suriye’ye savaş açmak için çeşitli yöntemler sıralanıyor. Mevcut koşullar savaş için elverişli değilse,
savaşa bahane yaratacak yöntemlerin bizzat Türkiye tarafından yaratılabileceği
söyleniyor. MİT Müsteşarı “gerekirse Süleyman Şah türbesini Türkiye olarak bombalarız
veya bombalattırabiliriz” diyor. Yine
MİT Müsteşarı “Suriye’ye dört adam gönderip, Türkiye’ye füze attırtabileceğini”
söylüyor. Böylece Suriye’ye saldırmanın bahanesi yaratılmış olacak.
İşte bu konuşmalar gündemde bomba
etkisi yarattı. Ama biz biliyoruz ki bu kirli yöntemler, devletimiz tarafından
kendi halkı için defalarca denenmişti. Kısaca hafızamızı yoklarsak, ne demek
istediğim daha iyi anlaşılır.
6-7 Eylül olaylarını hatırlayalım;
Selanik’te Atatürk’ün evinin bombalandığı yalanıyla, ülkemizdeki Rumlara dönük
linç ve yağma olayları yaşanmıştı. Bu olayların üzerine, ülkemizde yaşayan
binlerce Rum, ülkelerini terk etmek zorunda kalmıştı. Başbakan’ın “demokrasi
şampiyonu” ilan ettiği Adnan Menderes hükümeti, bu olayları aydınların ve
solcuların üzerine yıkmaya çalışmış, insanlar suçsuz ve hukuksuz bir şekilde
zindanlara atılmıştı. Olaylarla ilişkileri ispatlanamadığı için bu kişiler daha
sonra serbest bırakılmışlardı. Yaşanan olayların devlet eliyle tezgâhlandığı,
daha sonra Sabri YİRMİBEŞOĞLU tarafından itiraf edilmiştir. Sabri YİRMİBEŞOĞLU,
“6-7 Eylül olayları bir Özel Harp işidir. Müthiş bir organizasyondur ve
başarıya ulaşmıştır” diyerek işin aslını söylemiştir.
Devlet, bu kontra yöntemleri
kullanmayı sürdürmüştür. 1 Mayıs 1977 yılında Taksim’de toplanan yüz binlerin
üzerine ateş açılmış, ateş sonucu ve çıkan panikte onlarca kişi hayatını
kaybetmiştir. Bu olay da önce Sovyet ve Çin yanlısı sol grupların üzerine
yıkılmaya çalışılmış, işin aslının öyle olmadığı daha sonra anlaşılmıştır. Ama maalesef bugün halen bu işi, “sol içi
çatışma” diye halka yutturmaya çalışan solcu artıkları var.
1 Mayıs katliamından sonra da
devletin kanlı provokasyonları sürmüştü. Ülkede yükselen sol dalgayı bastırmak,
ülkeyi bir darbe ortamına sürüklemek için, sivil faşistlerin de desteğiyle bu
yöntemler sürdürülmüştür. Ülkemizde yaşanan Alevi katliamlarında da, bugün
Suriye’ye saldırmak için kullanılmak istenen yöntemler kullanılmıştı. Maraş
katliamı öncesi, önce bir sinema faşistler tarafından bombalanmış, ardından “solcular
camiyi bombaladı” yalanı yayılarak, günlerce süren bir vahşet yaşanmıştı. Aynı
yöntem Malatya’da denenmiş, Çorum’da benzer bir katliam solun örgütlülüğü
sayesinde engellenmiştir.
12 Eylül darbesinden sonra, aynı
yöntemler Kürt halkı üzerinde sürdürülmüş, devletin sistematik köy yakmaları,
kitlesel katliamları PKK yapmış gibi gösterilmiştir.
Görüyoruz ki ülkeye ileri demokrasi
getirdiğini iddia eden AKP, devletin kontra yöntemlerinde devamlılığı esas
almıştır. Gezi sürecinde ve sonrasında yaptıkları onca provokasyona rağmen iç
savaş çıkaramayan AKP, ülkeyi şimdi bu kontra yöntemlerle Suriye ile bir savaşa
sokmaya çalışıyor. Başbakan Erdoğan kendi istikbali için, ülkenin yoksul halk
çocuklarını bir hiç uğruna ölüme götürmekten çekinmemektedir.
Devletin bu kontra yöntemlerinde
devamlılık esas olabilir, ama unutmasınlar ki bu ülkede bir de zalimin zulmüne
direnme geleneği vardır. Kızıldere’den
Gezi’ye bu mücadele geleneği sürüyor. Bizler biliyoruz ki kurtuluşumuzun yolu
tapelerde değil, Gezi ruhuyla AKP diktatörlüğüne karşı mücadeleden geçiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder