20 Kasım 2014 Perşembe

Kara Lastiklilerin Öfkesi Büyüyor


Bizim oralarda Trabzon lastiği denilen lastik ayakkabılar vardı, biz çocukken. Halen var mı bilmiyorum? Tarlaya çay toplamaya giderken ya da okulun bahçesinde top oynarken giyerdik. O kara lastikle topa gelişine vurdun mu, bir ok gibi ayaktan çıkardı top.  Hiç ayağımızdan çıkarmazdık. Mağazadan alınmış yeni bir ayakkabı, o kara lastiğin yanında hiçbir şeydi.  

Çocukluğumuzun o efsane kara lastiğini yeniden hatırlayıverdik birden. Ama sevinçle değil, bu sefer boğazımıza oturan bir hıçkırıkla. Ermenek’te yaşanan maden faciasında göçük altında kalan madencinin babasının ayağında göründü, tekrar bize. Yırtık kara lastikleriyle umutla geri dönmesini beklediği evladını, bir daha hiç dönmeyeceği bir yolculuğa uğurlarken.  Günlerce, bir umutla oğlunun o enkazdan sağ çıkmasını beklemişti. Annesi “oğlum yüzme de bilmez, ne yaptı ki acaba?” dediğinde üzüntü ve öfke karışımı duygu, o kara lastikle bir kere daha oturdu yüreğimize.  

“Yeni Türkiye” dedikleri, böyle bir ülke fotoğrafı işte… Bir tarafta iktidar eliyle beslenip semiren, paraları ayakkabı kutularına istifleyen, sömürücü bir azınlık; diğer tarafta onların kar hırsına kurban giden, üç kuruşa madenlerde, asansörlerde, naylon çadırlarda, balık istifi dolduruldukları arabalarda yitip giden, yoksul emekçiler.  Adeta, işçiler için cehenneme dönmüş yeni bir Türkiye. Bu ölümleri fıtrat gören, zengin sevici bir iktidar...  

Öyle bir iktidar ki ölen madencinin babasına kışta kıyamette giyeceği bir ayakkabı almak yerine, yeni bir kara lastik alıyor. Her zaman yaptıkları bir şey yapıyormuş gibi görünüyorlar. Madende taşeron işçiler çalıştırılıp, öldürülüyor mu? Taşerona karşı yasa hazırlıyor görünüp, taşeronu kalıcılaştırdıkları gibi mesela. Gezi parkına AVM yapmaktan vazgeçmiş görünüp, üç yıllık plana yeniden eklemek gibi.

Her iş kazasından sonra, sanki kendilerinin bir sorumluluğu yokmuş gibi, işi patronlara havale ediyorlar.  Ama hiçbir şey yapmıyorlar, ardından gelsin yeni iş kazaları. Sekiz madencinin daha yeni toprağa verildiği günün ertesinde, Antalya organize sanayi bölgesinde bir çamaşır yıkama tesisinde, kazan patlaması sonucu üç işçi daha “cinayete” kurban gidiyor. Yine denetimsizlik, yine ihmal…

AKP, asla işçinin emekçinin lehine bir adım atmayacaktır. Çünkü fıtratında böyle bir şey yok. 12 yıllık iktidarı boyunca, bunu defalarca gösterdiler. AKP 12 yıl boyunca piyasacı bir talan ekonomisi, özelleştirmeci bir yağma düzeni yarattı. Bu yağma düzenini korumak için de şimdi bir “güvenlik devleti” yaratmaya çalışıyor, iş güvenliğine, emekçilere “bulunamayan kaynaklar!”, halka ve emekçilere saldırmak için, bir buçuk milyon gaz fişeği alımına harcanıyor. Binlerce yaşam odası yapabilecek kaynaklar, kaç Ak Saraylara harcanıyor.

Ama onbin odalı saray da yapsalar, kara lastiklilerin öfkesi birikiyor. AKP’nin en büyük korkusu, o ayakların bir gün baş olması. Ama korkunun ecele faydası yok, emekçilerin kanı üzerinde yükselen bu saltanatınız, yine emekçilerin birleşik mücadelesiyle yıkılacak.  

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder