Bizim
oralarda Trabzon lastiği denilen lastik ayakkabılar vardı, biz çocukken. Halen
var mı bilmiyorum? Tarlaya çay toplamaya giderken ya da okulun bahçesinde top
oynarken giyerdik. O kara lastikle topa gelişine vurdun mu, bir ok gibi ayaktan
çıkardı top. Hiç ayağımızdan
çıkarmazdık. Mağazadan alınmış yeni bir ayakkabı, o kara lastiğin yanında
hiçbir şeydi.
Çocukluğumuzun
o efsane kara lastiğini yeniden hatırlayıverdik birden. Ama sevinçle değil, bu
sefer boğazımıza oturan bir hıçkırıkla. Ermenek’te yaşanan maden faciasında
göçük altında kalan madencinin babasının ayağında göründü, tekrar bize. Yırtık
kara lastikleriyle umutla geri dönmesini beklediği evladını, bir daha hiç
dönmeyeceği bir yolculuğa uğurlarken. Günlerce, bir umutla oğlunun o enkazdan sağ
çıkmasını beklemişti. Annesi “oğlum yüzme de bilmez, ne yaptı ki acaba?”
dediğinde üzüntü ve öfke karışımı duygu, o kara lastikle bir kere daha oturdu yüreğimize.
“Yeni
Türkiye” dedikleri, böyle bir ülke fotoğrafı işte… Bir tarafta iktidar eliyle
beslenip semiren, paraları ayakkabı kutularına istifleyen, sömürücü bir azınlık;
diğer tarafta onların kar hırsına kurban giden, üç kuruşa madenlerde,
asansörlerde, naylon çadırlarda, balık istifi dolduruldukları arabalarda yitip
giden, yoksul emekçiler. Adeta, işçiler
için cehenneme dönmüş yeni bir Türkiye. Bu ölümleri fıtrat gören, zengin sevici
bir iktidar...
Öyle
bir iktidar ki ölen madencinin babasına kışta kıyamette giyeceği bir ayakkabı
almak yerine, yeni bir kara lastik alıyor. Her zaman yaptıkları bir şey
yapıyormuş gibi görünüyorlar. Madende taşeron işçiler çalıştırılıp, öldürülüyor
mu? Taşerona karşı yasa hazırlıyor görünüp, taşeronu kalıcılaştırdıkları gibi
mesela. Gezi parkına AVM yapmaktan vazgeçmiş görünüp, üç yıllık plana yeniden
eklemek gibi.
Her
iş kazasından sonra, sanki kendilerinin bir sorumluluğu yokmuş gibi, işi
patronlara havale ediyorlar. Ama hiçbir şey
yapmıyorlar, ardından gelsin yeni iş kazaları. Sekiz madencinin daha yeni
toprağa verildiği günün ertesinde, Antalya organize sanayi bölgesinde bir
çamaşır yıkama tesisinde, kazan patlaması sonucu üç işçi daha “cinayete” kurban
gidiyor. Yine denetimsizlik, yine ihmal…
AKP,
asla işçinin emekçinin lehine bir adım atmayacaktır. Çünkü fıtratında böyle bir
şey yok. 12 yıllık iktidarı boyunca, bunu defalarca gösterdiler. AKP 12 yıl
boyunca piyasacı bir talan ekonomisi, özelleştirmeci bir yağma düzeni yarattı. Bu
yağma düzenini korumak için de şimdi bir “güvenlik devleti” yaratmaya çalışıyor,
iş güvenliğine, emekçilere “bulunamayan kaynaklar!”, halka ve emekçilere
saldırmak için, bir buçuk milyon gaz fişeği alımına harcanıyor. Binlerce yaşam
odası yapabilecek kaynaklar, kaç Ak Saraylara harcanıyor.
Ama
onbin odalı saray da yapsalar, kara lastiklilerin öfkesi birikiyor. AKP’nin en
büyük korkusu, o ayakların bir gün baş olması. Ama korkunun ecele faydası yok, emekçilerin
kanı üzerinde yükselen bu saltanatınız, yine emekçilerin birleşik mücadelesiyle
yıkılacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder