28 Ağustos 2014 Perşembe

MADALYA VARSA SORUN YOK!


Nihayet Recep Tayyip ERDOĞAN yemin ederek, Cumhurbaşkanlığı görevine başladı. Yemin törenine kadar anayasayı iğdiş etti. Öyle ki Resmi Gazete bile Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kesin sonuçlarını, yemin töreni sabahı yayınlayabildi. Recep Tayyip ERDOĞAN bu süre zarfında kendinden sonra AKP’nin iplerini elinden bırakmamak için, partisini dizayn etti. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından, alelacele 27 Ağustos’ta olağanüstü kongre kararı alarak, “kardeşim” dediği Abdullah GÜL’ü de saf dışı bırakmış oldu. Öyle ki Recep Tayyip ERDOĞAN’ın kalemşörleri, imalı şekilde Abdullah GÜL’ün “paralelci” olduğunu bile söylediler.

İkili açık açık birbirini hedef almasa da konuşmalarının satır aralarında, mesajlarını vermeyi ihmal etmediler. Medya ve kamuoyu önünde de sorun yokmuş gibi davranmayı sürdürdüler. Cumhurbaşkanlığı devir teslim töreninde de birbirlerine karşı güzel sözler sarf ettiler. Hatta Recep Tayyip ERDOĞAN, Abdullah GÜL’e devlet şeref madalyası bile taktı.    

Bu madalya takma olayı, bana başka bir madalya takma olayını hatırlattı. Kore Savaşı’nın en yoğun günlerinde ABD Başkanı Truman’ın General MacArthur’a taktığı madalya. Birbirinden nefret eden ikili, kamuoyu karşısında sorun yokmuş gibi görünmek için, bu mizansen sahnelenir.

General MacArthur, İkinci Dünya Savaşı sırasında Pasifik cephesinde büyük başarılar kazanmıştı. Bu başarıları sayesinde, Kore Savaşı’nda da Birleşmiş Milletlerin oluşturduğu kuvvetlerin başına, ABD tarafından komutan olarak atanmıştır. Kore Savaşı sırasında da Komünist Kuzey Kore’ye karşı, kimi başarılar kazanmıştı. Bu başarıların verdiği güvenle tüm kuzeyi işgal etmek istiyordu.  ABD başkanı Truman ise bu görüşe karşıydı, Çin’i ve Sovyetleri daha fazla karşısına almak istemiyordu. MacArthur bu fikre sıcak bakmıyor, ABD Başkanı Truman’ın askerlikten anlamadığını hatta siyaseti de bilmediğini, başarılarından dolayı başkanın kendisini kıskandığını ifade ediyordu.

Bu gerilimli günlerde, Başkan Truman görüşme için MacArthur’u ABD’ye çağırır ama MacArthur birliklerinin başından ayrılmasının doğru olmayacağını bahane ederek, ABD’ye gitmez ve Truman’ı Pasifik’te bir adada görüşmeye ikna eder. Böylece MacArthur başkanın ayağına gitmemiş, başkanı ayağına getirtmiştir. Başkan uçağıyla adaya gelmek üzeredir, bu sırada ikilinin uçakları havada karşılaşır, bu sefer de kimin uçağı önce inecek gerilimi yaşanır. Başkan Truman sert bir emirle kendi uçaklarının sonra ineceğini, bu sebeple generalin uçağının inmesini emreder. MacArthur’un uçağı böylece erkenden iner. Ama MacArthur bunun altında kalmaz, Truman’ın uçağı indikten sonra onu karşılayacaklar arasına uzun süre katılmaz. Bu sırada MacArthur gelene kadar da Truman uçaktan inmez. Sonunda MacArthur gelir ve karşılama merasimi tamamlanır.  Ardından görüşmenin yapılacağı odaya geçilir. Truman yaptıklarından dolayı, MacArthur’u azarlar. Fırçayı yiyen MacArthur kıpkırmızı kesilir. Yapılan görüşmede Truman, MacArthur’a tüm Kuzeyi işgal etme planından vazgeçmesini söyler. Aldıkları istihbarata göre, Çin savaşa müdahale edecektir. MacArthur elindeki istihbaratlara güvenerek, bunun mümkün olmadığını dile getirir.

Görüşmenin sonunda ikili dışarı çıkar, aralarında bir sorun olmadığını göstermek için, düzenlenen bir törenle Truman MacArthur’a gösterdiği üstün hizmetlerden dolayı madalya takar. Bugün ki törende olduğu gibi, ikili birbirine güzel sözler söyleyerek ayrılırlar. MacArthur madalyayı alsa da savaşı kaybeder. Truman haklı çıkar, Çin savaşa müdahale ederek savaşın seyrini değiştirir, ABD birliklerini bozguna uğratır. Bu başarısızlık MacArthur’a pahalıya patlar, Truman tarafından görevden alınır.

Yani madalya takmakla sorunlar çözülmüş olmuyor, her cephede savaş devam ediyor. Recep Tayyip ERDOĞAN her ne kadar madalya taksa da Gül karşısında ilk cepheyi kazandı. Sonrası nasıl gelişecek hep birlikte göreceğiz.

Cumhurbaşkanlığı yemin töreni ve devir teslimdeki madalya kadar konuşulan başka bir konu da HDP lideri Selahattin DEMİRTAŞ’ın Recep Tayyip ERDOĞAN’ı “nezaketen” ayakta alkışlamasıydı. Daha birkaç gün önce, Recep Tayyip ERDOĞAN’ın emrindeki silahlı güçlerce Mahsun KORKMAZ heykeli yıkılıp, bir Kürt genci öldürülmedi mi? Bu neyin nezaketi. Reyhanlı açıklaması, gezi beyanatı, Roboskili ailelerin Recep Tayyip ERDOĞAN’la iftara ikna edilmesi…  Son olarak, bu ayakta alkışlama olayı… Umalım ki bu, Selahattin DEMİRTAŞ’ın son “nezaketli” davranışı olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder