ÖDP kurulduğu günden bu yana, her seçim
süreci bir sancıya dönüşmüştür. Kuruluşunun ardından büyük umutlarla girilen
ilk seçime, bir taraftan CHP’nin “şeriat geliyor, laiklik elden gidiyor”
baskılaması, diğer taraftan parti içindeki kimi grupların HADEP’in desteklenmesi
gerektiği tutumuyla girilmişti. İş o raddeye varmıştı ki kimi parti üyeleri partinin
tek başına seçime girme kararına rağmen, açıktan HADEP’e çalışıyordu. Seçimde alınan sonuçlar da tam bir hayal
kırıklığı olmuştu. 2002 seçimleri öncesi yine ittifak tartışmaları alevlenmiş,
yapılan onca görüşme ve tartışmanın ardından nasıl olduysa gidilip, Sema PİŞKİNSÜT’ün
Toplumcu Demokrasi Partisi’yle yapılan ittifakla seçime girilmişti. 2007
seçimlerine ise başka bir krizle giriliyordu. Ufuk URAS parti kurulu ve
kararlarını hiçe sayarak, Kürt hareketinin desteğiyle bağımsız aday olup seçime
girerken, ÖDP’de kendi seçim çalışmasını yürütüyordu. 2011 seçimlerineyse YSK
kararıyla katılamadı.
ÖDP olarak belki de net ve doğru
politikanın uygulandığı tek seçim süreci, 30 Mart 2014 yerel seçim süreci oldu.
Seçime birkaç gün kala değil, çok öncesinden üyeleriyle başlattığı seçim
tartışmalarıyla tepede yapılan ittifaklardan uzak, partinin politik hattı ve
tutumunu belirledi. Eksik yönleri olmasına rağmen, partinin gücü ve kapasitesi
oranında yapılabilecek en iyi seçim çalışması yapıldı. Parti ve üyeleri
gereksiz seçim tartışmaları ve gerilimlerinin dışında kaldı.
Şimdi ülkenin geleceği açısından önem
arz eden bir seçimin arifesindeyiz. AKP’nin adayı baştan beri belliydi, uzun
zamandır başkanlık hayalleri kuran, ama bu hayali Gezi isyanıyla kesintiye
uğrayan Tayyip ERDOĞAN adaylığını ilan etti. CHP’de Erdoğan’ın kurmaya
çalıştığı düzene karşı bir tutum almak yerine, o düzeni ehlileştirecek bir
adayı tercih etti. Topluma soldan bir seçenek sunmak yerine, toplumu iki sağcı
aday arasında tercihe mahkûm bıraktı, hem de MHP ile ittifak yaparak.
Böyle bir durum karşısında
Cumhurbaşkanı çıkarabilecek üçüncü seçenek olan HDP, tarihi bir sorumluluk ve
fırsatla karşı karşıyaydı. Halkı iki sağcı seçeneğe mahkûm eden bu tutuma karşı,
toplumsal muhalefetin her kesimini kapsayacak bir aday çıkarabilirdi. Bunun için
aralarında ÖDP’nin de olduğu birçok partiyle görüşmeler yapıldı, ama HDP kendi
adayını açıklamayı tercih etti.
HDP, Eş Genel Başkanlarından Selahattin
DEMİRTAŞ’ı aday olarak açıkladı. Selahattin DEMİRTAŞ’ın şahsına kimsenin bir
diyeceği yok, ama HDP bir program etrafında toplumsal muhalefetin de üzerinde
uzlaşacağı bir kişiyi aday gösterebilirdi ama bunu yapmadı. Selahattin DEMİRTAŞ
daha çok Kürt Siyasal Hareketi’nin kendi tercihleri ve ihtiyaçları
doğrultusunda aday gösterilmiştir.
ÖDP’de böyle bir seçim atmosferinde,
Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tavrını açıkladı: “ÖDP Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde katile, hırsıza, diktatöre, yalancıya oy vermeme çağrısı ile tüm
gücüyle Erdoğan ve AKP’ye karşı mücadele edecektir…. CHP’nin tercihini MHP ile
ittifak içerisinde belirlemesinin ardından da HDP ile bu doğrultuda görüşmeler
gerçekleştirilmiş, farklı toplumsal muhalefet kesimlerinin katıldığı ortak
toplantılar gerçekleştirilmiştir. Ancak bu tartışmalarda da ortak bir iradenin
şekillenmesi gerçekleşmemiştir.
Sürecin yönünü değiştirecek birleşik
bir güç merkezinin, muhalefet odağının henüz yaratılamamış olması, bu
seçeneksizliğin ortaya çıkmasının en önemli nedenidir. Bu tarihsel
sorumluluğumuzu yerine getiremediğimiz sürece de bu durum böyle sürüp
gidecektir.
Bu durumun değişmesi, Erdoğan ve AKP
zihniyetiyle gerçek bir hesaplaşmanın yolunun açılabilmesi için bu gidişattan
memnun olmayan herkese, hepimize düşen sorumluluk birleşik bir muhalefet
gücünün yaratılması için daha büyük bir kararlılık göstermekten başka bir şey
değildir. Bugünkü seçeneksizliği aşacak olan birleşik bir direniş mücadelesiyle
yaratacağımız eşitlikçi, özgürlükçü seçenek olacaktır*” şeklinde ifade etti.
Bu açıklamanın sonunda “seçimleri
boykot edeceğiz gibi bir sonuç çıkacak” diye düşündüm. Ama bir boykot seçeneği
yoktu. Selahattin DEMİRTAŞ’ı da desteklemeyeceğimize göre, ne yapacaktık? ÖDP’nin yapması gereken, bir tutum ifade
etmesiydi. Bunu yapmadı. Bu duruma birkaç noktada itirazım var.
ÖDP 30 Mart yerel seçimleri öncesi
yürüttüğü seçim tartışmalarını, Cumhurbaşkanlığı süreci içinde yürütebilirdi. En
azından parti üyelerinin düşüncelerinin ve eğiliminin ne olduğunu açığa
çıkarmalı, parti meclisi buna göre bir karar almalıydı. Zaman darlığı vardıysa, en azından PM üyeleri
bölge toplantılarıyla PM öncesi bu tartışmaları yapabilirdi.
Böyle siyasi bir karar alıp, sonunda hiçbir
şey söylememek siyasi bir hareket için yanlış bir tutumdur. Tutumumuzu yazdık,
meramımızı anlattık demekle geçiştiremeyiz. Bizim ne anlattığımız değil, halkın
ne anladığı önemli. Şimdi bu metni okuyanlar, ÖDP’ye gönül verenler, halkımız
ne diyecek “ katile hırsıza oy vermeyeceğiniz kesin, ikinci sağcı bir adaya da
zaten oy vermeniz düşünülemez, Selahattin DEMİRTAŞ’la ilgili itirazlarınızda
var ama boykotta etmiyorsunuz. Ee ne ediyorsunuz?” diyen insanlara “tane tane
anlattık okumadın mı?” diyeceğiz.
Boykot seçeneği AKP’ye yarar diye bir
kaygı taşınıyorsa, o zaman insanları oy vermeye çağırırsınız. Böyle bir çağrı
yapacaksanız da elbette tercihiniz Selahattin DEMİRTAŞ olur. Bunu deklere
etmekten de çekinmezsiniz. Ama bunu bir karar haline getirmeyip, üyelerinize ve
kamuoyuna deklere etmeyip, sosyal medyada “zaten Selahattin DEMİRTAŞ’a oy
vereceğiz” demek daha yanlış bir tutumdur.
Son olarak bir siyasi harekette, kararsızlık
diye bir durum olmaz. ÖDP’nin bu kararının sonucu boykot olmalıydı. Böyle muğlâk,
nereye çekersen oraya giden bir açıklama olmamalıydı. Onca doğru tespit yapıp,
bunu nasıl bir net tavır haline getiremiyoruz, insan gerçekten hayret ediyor.
*
http://muhalefet.org/haber-odp-cumhurbaskanligi-secimindeki-tavrini-acikladi-12-11349.aspx#.U7rF8R4uLAM.facebook
ÖDP tarihi boyunca en zayıf halka PM olmuştur... şimdi MYK bu kararı tercüme etmeli...
YanıtlaSilödp bence en doğru tavrı koymuştur.diğer iki şeriatcı aday zaten belli,hdp konusunda ise ,kürt hareketini tüm hatalı tutumlarına rağmen,rencide etmeme adına, bu dili kullanmıştır.benim kararım ise BOYKOT.
YanıtlaSil