8 Temmuz 2014 Salı

ÖDP VE CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ


ÖDP kurulduğu günden bu yana, her seçim süreci bir sancıya dönüşmüştür. Kuruluşunun ardından büyük umutlarla girilen ilk seçime, bir taraftan CHP’nin “şeriat geliyor, laiklik elden gidiyor” baskılaması, diğer taraftan parti içindeki kimi grupların HADEP’in desteklenmesi gerektiği tutumuyla girilmişti. İş o raddeye varmıştı ki kimi parti üyeleri partinin tek başına seçime girme kararına rağmen, açıktan HADEP’e çalışıyordu.  Seçimde alınan sonuçlar da tam bir hayal kırıklığı olmuştu. 2002 seçimleri öncesi yine ittifak tartışmaları alevlenmiş, yapılan onca görüşme ve tartışmanın ardından nasıl olduysa gidilip, Sema PİŞKİNSÜT’ün Toplumcu Demokrasi Partisi’yle yapılan ittifakla seçime girilmişti. 2007 seçimlerine ise başka bir krizle giriliyordu. Ufuk URAS parti kurulu ve kararlarını hiçe sayarak, Kürt hareketinin desteğiyle bağımsız aday olup seçime girerken, ÖDP’de kendi seçim çalışmasını yürütüyordu. 2011 seçimlerineyse YSK kararıyla katılamadı.

ÖDP olarak belki de net ve doğru politikanın uygulandığı tek seçim süreci, 30 Mart 2014 yerel seçim süreci oldu. Seçime birkaç gün kala değil, çok öncesinden üyeleriyle başlattığı seçim tartışmalarıyla tepede yapılan ittifaklardan uzak, partinin politik hattı ve tutumunu belirledi. Eksik yönleri olmasına rağmen, partinin gücü ve kapasitesi oranında yapılabilecek en iyi seçim çalışması yapıldı. Parti ve üyeleri gereksiz seçim tartışmaları ve gerilimlerinin dışında kaldı.

Şimdi ülkenin geleceği açısından önem arz eden bir seçimin arifesindeyiz. AKP’nin adayı baştan beri belliydi, uzun zamandır başkanlık hayalleri kuran, ama bu hayali Gezi isyanıyla kesintiye uğrayan Tayyip ERDOĞAN adaylığını ilan etti. CHP’de Erdoğan’ın kurmaya çalıştığı düzene karşı bir tutum almak yerine, o düzeni ehlileştirecek bir adayı tercih etti. Topluma soldan bir seçenek sunmak yerine, toplumu iki sağcı aday arasında tercihe mahkûm bıraktı, hem de MHP ile ittifak yaparak.

Böyle bir durum karşısında Cumhurbaşkanı çıkarabilecek üçüncü seçenek olan HDP, tarihi bir sorumluluk ve fırsatla karşı karşıyaydı. Halkı iki sağcı seçeneğe mahkûm eden bu tutuma karşı, toplumsal muhalefetin her kesimini kapsayacak bir aday çıkarabilirdi. Bunun için aralarında ÖDP’nin de olduğu birçok partiyle görüşmeler yapıldı, ama HDP kendi adayını açıklamayı tercih etti.

HDP, Eş Genel Başkanlarından Selahattin DEMİRTAŞ’ı aday olarak açıkladı. Selahattin DEMİRTAŞ’ın şahsına kimsenin bir diyeceği yok, ama HDP bir program etrafında toplumsal muhalefetin de üzerinde uzlaşacağı bir kişiyi aday gösterebilirdi ama bunu yapmadı. Selahattin DEMİRTAŞ daha çok Kürt Siyasal Hareketi’nin kendi tercihleri ve ihtiyaçları doğrultusunda aday gösterilmiştir.   

ÖDP’de böyle bir seçim atmosferinde, Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tavrını açıkladı: “ÖDP Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde katile, hırsıza, diktatöre, yalancıya oy vermeme çağrısı ile tüm gücüyle Erdoğan ve AKP’ye karşı mücadele edecektir…. CHP’nin tercihini MHP ile ittifak içerisinde belirlemesinin ardından da HDP ile bu doğrultuda görüşmeler gerçekleştirilmiş, farklı toplumsal muhalefet kesimlerinin katıldığı ortak toplantılar gerçekleştirilmiştir. Ancak bu tartışmalarda da ortak bir iradenin şekillenmesi gerçekleşmemiştir.

Sürecin yönünü değiştirecek birleşik bir güç merkezinin, muhalefet odağının henüz yaratılamamış olması, bu seçeneksizliğin ortaya çıkmasının en önemli nedenidir. Bu tarihsel sorumluluğumuzu yerine getiremediğimiz sürece de bu durum böyle sürüp gidecektir.

Bu durumun değişmesi, Erdoğan ve AKP zihniyetiyle gerçek bir hesaplaşmanın yolunun açılabilmesi için bu gidişattan memnun olmayan herkese, hepimize düşen sorumluluk birleşik bir muhalefet gücünün yaratılması için daha büyük bir kararlılık göstermekten başka bir şey değildir. Bugünkü seçeneksizliği aşacak olan birleşik bir direniş mücadelesiyle yaratacağımız eşitlikçi, özgürlükçü seçenek olacaktır*” şeklinde ifade etti.

Bu açıklamanın sonunda “seçimleri boykot edeceğiz gibi bir sonuç çıkacak” diye düşündüm. Ama bir boykot seçeneği yoktu. Selahattin DEMİRTAŞ’ı da desteklemeyeceğimize göre, ne yapacaktık?  ÖDP’nin yapması gereken, bir tutum ifade etmesiydi. Bunu yapmadı. Bu duruma birkaç noktada itirazım var.

ÖDP 30 Mart yerel seçimleri öncesi yürüttüğü seçim tartışmalarını, Cumhurbaşkanlığı süreci içinde yürütebilirdi. En azından parti üyelerinin düşüncelerinin ve eğiliminin ne olduğunu açığa çıkarmalı, parti meclisi buna göre bir karar almalıydı.  Zaman darlığı vardıysa, en azından PM üyeleri bölge toplantılarıyla PM öncesi bu tartışmaları yapabilirdi.

Böyle siyasi bir karar alıp, sonunda hiçbir şey söylememek siyasi bir hareket için yanlış bir tutumdur. Tutumumuzu yazdık, meramımızı anlattık demekle geçiştiremeyiz. Bizim ne anlattığımız değil, halkın ne anladığı önemli. Şimdi bu metni okuyanlar, ÖDP’ye gönül verenler, halkımız ne diyecek “ katile hırsıza oy vermeyeceğiniz kesin, ikinci sağcı bir adaya da zaten oy vermeniz düşünülemez, Selahattin DEMİRTAŞ’la ilgili itirazlarınızda var ama boykotta etmiyorsunuz. Ee ne ediyorsunuz?” diyen insanlara “tane tane anlattık okumadın mı?” diyeceğiz.

Boykot seçeneği AKP’ye yarar diye bir kaygı taşınıyorsa, o zaman insanları oy vermeye çağırırsınız. Böyle bir çağrı yapacaksanız da elbette tercihiniz Selahattin DEMİRTAŞ olur. Bunu deklere etmekten de çekinmezsiniz. Ama bunu bir karar haline getirmeyip, üyelerinize ve kamuoyuna deklere etmeyip, sosyal medyada “zaten Selahattin DEMİRTAŞ’a oy vereceğiz” demek daha yanlış bir tutumdur.

Son olarak bir siyasi harekette, kararsızlık diye bir durum olmaz. ÖDP’nin bu kararının sonucu boykot olmalıydı. Böyle muğlâk, nereye çekersen oraya giden bir açıklama olmamalıydı. Onca doğru tespit yapıp, bunu nasıl bir net tavır haline getiremiyoruz, insan gerçekten hayret ediyor.


* http://muhalefet.org/haber-odp-cumhurbaskanligi-secimindeki-tavrini-acikladi-12-11349.aspx#.U7rF8R4uLAM.facebook


2 yorum:

  1. ÖDP tarihi boyunca en zayıf halka PM olmuştur... şimdi MYK bu kararı tercüme etmeli...

    YanıtlaSil
  2. ödp bence en doğru tavrı koymuştur.diğer iki şeriatcı aday zaten belli,hdp konusunda ise ,kürt hareketini tüm hatalı tutumlarına rağmen,rencide etmeme adına, bu dili kullanmıştır.benim kararım ise BOYKOT.

    YanıtlaSil