Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu Manavgat çayının
arıtılması sonu elde edilecek suya Libya’nın yeni yönetiminin talip
olduğunu kendilerinin de hazırlıklarını
tamamladıklarını ve Manavgat sahilinden suyu teslim edebileceklerini belirtti*.
Malum kendisi bakanlığının adı değişmeden önce Çevre ve Orman bakanıydı ama
sorumlu olduğu ormanları çevreyi savunmak ve korumaktan çok doğayı ve çevreyi
talan eden HES’leri savundu. Şimdide yine ülkemizin en önemli ihtiyacından olan
sularımızın satılmasını savunuyor. Manavgat çayından elde edilecek suyun satışı
aslında uzun yıllarda gündemde. Daha önce İsrail’e satışı gündeme gelmiş ama
Gazze krizi yaşanınca gündemden düşmüştü. Şimdi Libya’ya satışıyla yeniden
gündemde.
Malum Libya’nın yeni yönetimiyle AKP hükümetinin arasının
çok iyi olduğu biliniyor. Önce Kaddafi’nin elinden ödül alan ona dostum diyen
NATO’nun Libya’da ne işi var diyen başbakan ABD bastırınca anında çark etmiş ve
NATO operasyonlarına destek vermişti hatta bir bakan Libyalı isyancılara parça parça para
gönderdiklerini söyledi. Malum Libya’ya demokrasi getirecekleri için
açıkça desteklenen ve kendine Ulusal Geçiş Konseyi diyen isyancılar NATO
desteğiyle Kaddafi’yi linç ederek tasfiye edince hemen şeriat ilan etti. Şimdi
bu yeni yönetim Manavgat’ın suyuna da talip olmuş bu yeni yönetimin en büyük
destekçisi hükümetimizde hemen suyu veririz demiş.
AKP hükümetinin ülkemizdeki her kaynağı satma konusunda ki
hızı hakikaten “takdire şayan”. Aslında
sularımızın ticarileştirilmesi uzun zamandır hızla hayata geçiriliyor bunlarda
daha çok HES’ler eliyle yapılıyor. Daha öncede belirttik Karadeniz’den sonra en
fazla HES Antalya’nın da içinde bulundu Batı Akdeniz hattında hayaat
geçiriliyor. Yapılan HES’lerin ülkemizin elektrik ihtiyacının çok az bir kısmını karşılayacağını artık
herkes biliyor. Oysa ülkemizdeki kaçak elektrik kullanımı engellense yapılacak
HES’lere bile ihtiyaç kalamayacak. Niyet başka olunca kaçak elektrik meselesi
hiç dillendirilmiyor bile. Çünkü HES’leri yapanlar aynı zamanda suyun kullanım
hakkını da almış oluyor. Yani hepimizin yaşaması için gerekli olan su artık
birilerinin tekelinde olacak.
Belirtmek gerekir ki su sadece insanların yaşaması için
değil tüm canlılar için olmazsa olmazdır. Hayvanlarda doğada suya muhtaçtır.
Borulara hapsettiğiniz suyla doğanın ve hayvanların bağını kopardığınızda
ekolojik sistemi de bozmuş oluyorsunuz. Doğayla bağı koparılan su sebebiyle
iklimde de değişimine yol açacak. Suyun ticarileştirilmesiyle insanların suyu
kullanımını engellenerek onların yerinden yurdundan olmasına sebep olunacak.
Ama tüm bunlar Orman ve Su İşleri Bakanının umurunda değil
çünkü o bakanlığının himayesinde olan orman ve suyu korumakla değil onları
nasıl para çevireceğini ve satacağının derdinde. Suların ticarileştirilmesine
karşı HES’lere açılan her dava sert tepki veriyor HESçi şirketlere destek
veriyor.
AKP’de her türlü yasal düzenlemeyle HES yapımını garanti altına almaya
çalışıyor. AKP’nin bu çabası boşuna değil hepimiz biliyoruz ki dünyada kullanıla
bilir su açısından ülkemiz şanslı bile sayılır. İşte bu durum dünya su
tekellerinin iştahını kabartıyor. Bugün bahçelerimizi suladığımız
hayvanlarımıza su sağladığımız yaşamak için kullandığımız sularımıza sahip çıkmazsak yarın çok geç
olacak. Bu nedenle başta bölgemizde
yapılmak HES’ler başta olmak üzere Manavgat çayının satışına dur demek
zorundayız. Bu sadece Antalya için değil ülkemiz içinde bir mücadele olacaktır.
Su tüm canlıların ve doğanın olmazsa olmazıdır hepimizin geleceği için suyumuza
sahip çıkalım.
*http://www.karasaban.net/manavgat-satiliyor/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder