10 Eylül 2015 Perşembe

Düşmanlar Bile Birbirine Saygılı Davranabilirler

Türkiye kanlı bir iç savaş süreciyle karşı karşıya. 400 vekil uğruna gencecik bedenler hayatının baharında peş peşe toprağa düşüyor. Gazeteler, parti binaları basılıyor, Kürtler linç ediliyor,Alevi mahalleleri basılmaya çalışılıyor,yeni Madımak çağrıları yapılıyor. Adeta ok yaydan çıkmış durumda.
Askeri vesayete karşı mücadele ettiğini söyleyen iktidar, valilere genelge göndererek toplumsal olaylar karşısında askerleri göreve çağırma yetkisi veriyor.
Batıda ırkçı faşist gruplarla sokakta terör estirilirken Kürt illerinde yeniden OHAL günlerine dönülüyor. Sokağa çıkma yasakları ve yargısız infazlar geri dönmüş durumda.
Sokağa çıkma yasakları ilan edilerek halka hayat zindan ediliyor. Cizre günlerdir kuşatma altında. Halk sokağa çıkamıyor ve  her yandan kuşatılmış durumda. Sokağa çıkan insanlar, keskin nişancılar tarafından genç, yaşlı,çoluk çocuk demeden vuruluyor,evler bombalanıyor.
Halkın oyuyla seçilmiş vekiller, geçici hükümetin bakanları ilçeye sokulmuyor. İnsanlar dağı taşı yürüyerek aşmaya çalışıyor.
İnsanlar öldürülen yakınlarının cenazelerini sokağa çıkma yasağı yüzünden kaldıramıyor. Ölülerin bedenleri kokmasın diye derin dondurucularda saklanıyor,buz kalıplarıyla soğutulmaya çalışılıyor.
Oysa savaşın bile bir hukuku, ahlakı vardır. Savaşta bile ölen insanların gömülmesine müsaade edilir.
Truva filmini izleyenleriniz vardır muhakkak.  Truva’yı işgale gelen Yunan ordusunun en büyük savaşçısı yarı tanrı Akhileus Truvalı komutan Hektor’u öldürür ve cesedini kaçırır. Oğlunun cenazesini almaya giden Truva kralı Priamos ve Akhileus arasında şöyle bir diyalog geçer;
Akhileus: Oğlunun cesedini sana versem bile yarın yine düşmanımsın.
Priamos: Bu akşam bile düşmanımsın ama düşmanlar bile birbirine saygılı davranabilir.
Evet, düşmanlar bile birbirine saygılı davranabilir. Ama maalesef Cizre’de bunu göremiyoruz. Analar babalar çocuklarının cesedini derin dondurucuda bekletmek zorunda bırakılıyor.
Çocuklarının cansız bedeniyle günlerce aynı ortamda kalıyorlar. Söyleyin böyle bir acıya kaçınız dayanabilirsiniz ?Kaçınızın akıl sağlığı yerinde kalabilir ?Kaçınız kendinizi bu ülkeye ait hissede bilirsiniz ?
Hadi diriye hiç saygıları yok ölüye eziyet etmek neden?
İşte bunlar hep bir sarayın saltanatı için. 400 vekil uğruna bir arada yaşam koşullarımız parçalanıyor.
1 Kasım’dan sonra değil 400,550 vekil dahi alsalar bu şartlarda bu kan deryası içinde bu ülkeyi yönetemezler.
Ülkeyi ancak olağanüstü koşullarda tüm kurumlar devre dışı bırakılarak ve tüm yetkiler tek elde toplanmış şekilde yönetmek isteyecekler. Onun için de  iç savaşı göze almış durumdalar.
O yüzden sokağı ele geçirmek, bizi sindirmek ve direnemez hale getirmek istiyorlar.
Artık basın açıklamalarıyla tepki göstereceğimiz günler geride kalmak üzere. Bu faşist ablukaya  karşı ortak bir direniş göstermeliyiz.
Savaşı kimin çıkardığını unutturmadan, saraya duyulan öfkeyi örgütleyerek, bir arada yaşam iradesine sahip çıkarak mücadelemizi sürdürmeliyiz.
Tarihin bizi bir kez daha faşizme karşı örgütlenemediğimiz için yargılamasına müsaade etmeyelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder