Akdeniz
Üniversitesi rektörlük seçimi, 14 Haziran günü yapıldı. Rektörlük için 6 aday
yarıştı. Halen görevde olan Prof. Dr. İsrafil KURTCEPHE, Prof. Dr. Fulya SARVAN,
Prof. Dr. İbrahim DEMİR, Prof. Dr. İbrahim MELİKOĞLU, Prof. Dr. Hüseyin BASIM
ve Prof. Dr. Hayrettin ÖKÇESİZ. 992
öğretim üyesinden 882’sinin oy kullandığı seçimleri, en çok oyu alan ve halen
görevde olan İsrafil KURTCEPHE kazandı (429 oy). Kurtcephe’nin ardından en çok
oyu sırasıyla, İbrahim DEMİR (288 oy) ve Mustafa MELİKOĞLU (77 oy) aldı.
Seçimlerin
ardından makamında bir basın açıklaması yapan İsrafil KURTCEPHE, basın
mensuplarının sorularını cevaplamış. Bir cevap özellikle dikkatimi çekti. Sanırım
gazetecilerden biri Kurtcephe’ye; “Ankara’nın sizi atamasıyla ilgili bir
sıkıntı görüyor musunuz?” diye soruyor. Kurtcephe’de yanıtlamış; “ Ankara ile
ilgili bir sıkıntı görmüyorum. Cumhurbaşkanı’nın teveccühünün bizden yana olacağına adım gibi eminim.” Rektörlük
seçimini açık ara kazanan Kurtcephe’nin verdiği yanıt bu. Tekrar rektör olması
için ancak Cumhurbaşkanı’nın teveccühü
gerekiyor. Çünkü biliyor ki, en çok oyu alması onun rektör olması için yeterli
değil. Önce YÖK üç isim belirleyecek, sonra o isimler Cumhurbaşkanı’na
sunulacak, Cumhurbaşkanı da o üç isimden birini seçecek. Yani Kurtcephe’nin
kaderi Cumhurbaşkanı’nın elinde, o yüzden de çıkıp “En çok oyu ben aldım, benim
atanmam doğru” diyemiyor, diyemezde. Sebebi de daha önce rektör olurken teveccüh sayesinde rektör olması. En çok
oyu Mustafa AKAYDIN almasına rağmen, Cumhurbaşkanı teveccüh gösterip Kurtcephe’yi rektör atadı.
AKP
iktidarının ilk yıllarında, en çok şikâyetçi olduğu kurumların başında YÖK
geliyordu. Ama her kurumda yaptıkları gibi, onu da ele geçirince hiçbir şikâyetleri
kalmadı. Her söze başladıklarında, 12 Eylül cuntasından bahsedip; o cuntanın
Anayasası ve kurumlarıyla ülkeyi yönetmekten ve o cuntanın seçim barajı
avantajıyla seçim kazanmaktan, hiç şikâyetçi değiller.
Anadolu’daki
bir vilayet kadar nüfusu olan Akdeniz Üniversitesi’nde oy kullanma hakkı,
sadece 992 öğretim üyesine ait. Onun dışında üniversitenin asli bileşeni olan
öğrencilerin, üniversite çalışanlarının, asistanların hiçbirinin oy veya söz
hakkı yok. Kendilerine 4 yıl boyunca rektörlük yapacak kişiyi, seçme hakları
yok. Neden yok? 12 Eylül cuntasının üniversiteleri zapturapt altına almak için
kurduğu, YÖK sayesinde. YÖK o kadar antidemokratik ki, en çok oyu alsanız da
işiniz teveccühe kalıyor.
İsrafil KURTCEPHE
belki yeniden teveccühe mazhar
olabilir, ama o teveccühe de çok
güvenmese iyi eder. AKP her alanda olduğu gibi, üniversiteleri de tamamen
piyasanın inisiyatifine terk etmeye hazırlanıyor. Sağlık sisteminde bu işi
tamamladı sayılırlar, 4+4+4 sistemiyle eğitimde de piyasalaşmaya hız verdiler,
yakında sıra üniversitelerde. Geçilecek sistemle her üniversitenin başında
küçük YÖK’ler olacak, ama o sistemde rektöre yer olmayacak. Tıpkı Kamu
Hastaneleri Birliği projesinde ki gibi, nasıl orada başhekim yerine ticaret
odası başkanı olacaksa, üniversitelerde de rektör yerine tarım kooperatifi
başkanı olabilir. Tabi bunun yanında birde güvencesizlik olacak, artık birçok
asistanın, öğretim üyesinin güvencesi olmayacak. Yani bir nevi 4-C statüsünde
olacak. Zaten bu sistem de yavaş yavaş uygulanıyor. Doktorasını tamamlayan birçok
kişiye kadro verilmiyor. AKP her alanda güvencesizliği yaygınlaştırıyor. Artık
bazıları için teveccühte işe
yaramayacak.
Bir de teveccühle hiç işi olmayanlar var tabi.
Yıllardır YÖK’e, paralı eğitime karşı mücadele edenler. Onlara artık daha fazla
iş düşüyor; “AKP’nin üniversiteleri sermayeleştirme saldırısını geri
püskürtmek.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder